Zeyd bin Harise (R.A)

İçten münkir, dıştan müslüman olarak gözüken münafıklardan biri, Peygamberimizin azatlı kölesi ve evlâtlığı Zeyd bin Harise hazretlerine ortaklık teklifinde bulundu. O da onun hakiki müslüman olduğunu zan edip beraber ticaret yapmayı kabul etti. Para münafıktan olmak kaydıyla, beraber mal getirip satmak üzere anlaşıp Taif şehrine gitmek üzere yola çıktılar. Yolda münafık, Hazreti Zeyd’e:

— Yorulduk. Şu mağaraya girelim de bir müddet istirahat edelim, dedi. O da kalbinde hiçbir kötülük olmadığı için, bu teklifi kabul edip mağaraya girdiler.

Münafık, Hazreti Zeyd’e suikasd hazırlamıştı. Orada uyutup, elini ayağını bağladıktan sonra öldürecekti. Biraz sonra Zeyd uyudu, Münafık da plânını tatbike başladı. Zeyd’in ellerini ve ayaklarını sıkıca bağladıktan sonra, onu uykudan uyandırdı. Zeyd uyandı ki, elleri ve ayakları bağlanmış. Kendisini niçin bağladığını sordu.

O:

— Siz bundan birkaç sene evvel Muhammed’le (s.a.s) Taif’e gitmiştiniz. Orada O’nu öldürmek istediler. Fakat sen kendini siper yaparak O’nun hayatını kurtardın. Ama şimdi ben seni öldüreceğim. Çünkü sen o zaman Muhammed’i (s.a.s) kurtarmasaydın, bugün aramıza bu fitne girmiyecekti ve Arap milleti bu zamana kadar îman edegeldiği putlarına ibadet etmeye devam edeceklerdi, dedi ve hançerini çekip Zeyd’in üzerine yürüdü.

Hazreti Zeyd (r.a) canından çok sevdiği Resûlüllah’tan ayrılacağını ve bir daha dünya gözüyle göremeyeceğini düşünerek çok üzülüyor ve göz yaşları ile, «Ya Rahman!» -diye nida ediyor. O anda gaipten bir ses:

— «Dokunma!»

Bu sesi duyan münafık, mağaranın ağzında kendilerini gören birisi olduğunu zannederek, dışarı çıkıp baktı ki, kimse yok. Her halde bana öyle gelmiştir. Kimse yokmuş diye düşünerek, tekrar içeri girip Zeyd’in üzerine yürüdüğünde, Zeyd yine: «Ya Rahman!» diye nida ediyor, O ses bu sefer daha gür bir şekilde: — «Dokunma!» diye bağırıyor.

Daha fazla heyecana kapılan münafık, tekrar dışarı çıkıp bakıyor ki, kimse yok. Allah Allah!.. Üçüncü defa öldürmek için hamle yaptığında bu sefer: «Dokunma!» nidası mağaranın ağzında duyuluyor. Heyecanla mağaranın dışına çıkan münafık, tam teçhizatlı bir adamla karşılaşıyor. Neye uğradığını şaşıran münafığın dili boğazına akıyor ve silahlı zat, münafığın kellesini sorgusuz sualsiz kesiyor.

Silâhlı zat, bu sefer içeri girip Hazreti Zeyd’in ellerini ayaklarını çözüp bir isteği olup olmadığını soruyor. Zeyd bin Haris, Ona:

— Sen kimsin,’nereden geliyorsun? Sesin birincide, çok uzaklardan geliyordu, ikincide ve üçüncüde daha yaklaştın ve beni kurtardın! dediğinde, O:

— Ben seni kurtarmak için vazifelendirilmiş bir meleğim. Sen birinci defa nida ettiğinde, ben yedinci kat semada idim. İkinci nida ettiğinde ikinci kat semada idim. Üçüncüde ise, mağaranın ağzına gelmiştim. Kafirin kellesini kesip canını cehenneme yollamakla, benim vazifem bitmiş oldu. Allah’a ısmarladık, Muhammed’e (s.a.s) selâm söyle, deyip ayrılıyor.

Zeyd, bu hadiseyi Peygamber’imize ve ashaba anlattığı zaman, bütün müminler göz yaşlarını tutamayıp ağlaşıyor ve Allah’a şükürler ediyorlardı.

Zeyd Bin Harise (r.a) gibi Allah ve Resul yolunun yolcusu olursak, onun gibi içten, samimi dualarımız olursa, en çaresiz anımızda, bir virüse bile çare bulamadığımız bir anda, Keba’nin, mescitlerin bize küstüğü bir anda, anamızın babamızın elini öpemediğimiz bir anda, malın, mülkün fayda vermediği bir anda, belki bizede bir melek gönderir Zeyd’e gönderdiği gibi Allah azze ve celle.

Bir Ayet:
“Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, rahmete erdirilesiniz.” (Ali İmran 132.Ayet)

1,034 total views, 1 views today

Bir cevap yazın