Müjde Doktor !!!

Fakültede okuduğum dönemde birinci sınıfta doktorluğumuzu simgeleyen beyaz önlük pek giyilmezdi. İkinci sınıf olunca öğrenciler beyaz önlüklerini giyer, laboratuvarda yapılacak derslere öyle girilirdi. Ama önlükle hastanın karşısına bir doktor gibi çıkışımız genellikle dördüncü sınıfa başlayınca olurdu. O zaman gelip, önlük giyilince biraz da boy pos ve yüz çizgileri olgunlaştığından çoğumuz diplomalı bir doktor gibi görünür, hastalar da bizlere doktor bey ya da doktor hanım diye hitap etmeye başlardı. Saygın bir mesleğe adım atmanın heyecanı ve insanların doktor diye hitap etmesi şahsen benim hoşuma giderdi.
Dördüncü sınıfa başladığım ilk gün, beyaz önlüğümü giymiş, bir doktor gibi görünmenin heyecanı ile Kardiyoloji Yoğun Bakımdaki stajıma da o gün başlamıştım. Yoğun bakım olduğu için ziyaret yasaktı ve içerden bilgi almak isteyen hasta yakınları için o bölümde bir tanıdığın olması çok ayrıcalıklı bir durumdu. Yoğun bakım ünitesinin kapısından içeri girmek üzereyken ilçemiz Gildirli Köyünden beni yaylamızdan tanıyan bir hemşerimiz içerdeki hastası için yardım istedi. Annesinin yoğun bakımda olduğunu, içerden sağlıklı bir bilgi alamadığını, kendisine yardımcı olup olamayacağımı sordu. Ben de biraz sonra içeri gireceğimi ve kendisine bilgi verebileceğimi söyledim. İçeri geçtiğimde az sonra yoğun bakımdan sorumlu hocamız geldi, beraberindeki uzman ve asistanlarla hastaları tek tek dolaşıp yapılan ve yapılması gereken işleri gözden geçirmeye başladılar. Hemşerimizin annesine sıra gelince ben bir ara cesaretimi toplayıp, hastanın tanıdığım olduğunu ve yakınlarının benden bilgi istediğini söyledim. Hocamız da hastaya kalp pili takılması gerektiğini, sosyal güvenlik kurumunun işlem için gerekli parayı ödemediğini, yakınları bu parayı verirse işlemin yapılabileceğini ama işlemin de çok riskli ve pahalı olduğunu, işlem sırasında hastayı kaybetme ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Ben de bu işlemler yapılmaz hasta evine gitmek isterse ne olur diye sorduğumda, çıkışta 20 km ye kalmaz hastanın ölebileceğini söyledi. Hocamız ve ekibi işlerini bitirip çıktıktan sonra bir ara dışarı çıkarak hemşerimize hastanın durumunu anlattım. Tabii hoca böyle böyle dedi demedim. Sanki hastayı muayene ederek bir sonuca varmış klasik doktor edasıyla hastanın durumunu anlatmaya başladım. Aramızda şöyle bir diyalog gerçekleşti:
– Annene kalp pili takılması lazım
-Takılsın o zaman!
– Sosyal güvenlik kurumu ödemiyor ama, parayı sen vermelisin ve çok pahalı.
-Kaç lira bu pil?
– 35 milyon (bir halk otobüsü parası idi o zamanlar)
-Öderim, anam değil mi?
-Çok riskli bir girişim, annenin masada kalma şansı çok yüksek .
-O zaman eve götüreyim bari, burada niye ölsün anam.
Hocanın 20 km gidemez bu hasta deyişi aklıma geldi ve 20 km yi ölçtüm kafamda;
-Gardaş, Salbaş’a varmaz ölür anan o zaman!
– Ölürse de köyümüzde ölsün! Dedi ve hastasını çıkaracağını söyleyip gitti.
Bu diyalog, bir doktor edasıyla hocamdan aldığım bilgiyi sattığım ilk hasta konuşması idi. Öyle bir hava ile durumu anlatmıştım ki Türk filmlerinde ameliyathane kapısında hasta yakınlarına bilgi veren doktor tipinde bile o kadar hava yoktur. Tabi merak içinde kaldım. Yaz geldi, yaylamıza çıktım ve hemşerimizi ilk gördüğümde sordum. Annen nasıl dediğimde senin Salbaş’a varmaz ölür dediğin annem yaşıyor, hem de sapasağlam dedi. Onun adına sevindim ama bilgiyi hocadan aldığımı söylememiştim. Bizim doktorluk fıs çıkmıştı. Gel zaman git zaman her yaz aynı konuşma geçti aramızda. Beşinci sınıf bitti anne sağ, altı bitti anne sağ, mezun oldum anne sağ, mecburi hizmet bitti anne sağ. Artık tayin olup ilçeye geldiğim yaz söyledi annesinin vefat ettiğini. Sevgili annemiz, Allah rahmet eylesin tam 4 yıl yaşamıştı ben ölür dedikten sonra !!!

Bir bayram tatilinde muayenehanemde otururken telefonum çaldı ve Çukur Köyünden arayan bir hemşerimiz hastası olduğunu, köye gelip muayene etme şansımın olup olmadığını sordu. Tatil olduğu için sorun olmaz gelirim dedim ve köye gittim. Hasta oldukça yaşlı ve sorunlu idi. Halkın zekaret dediği dönemde idi ve yapılabilecek de çok bir şey yoktu. Muayenemi tamamlayıp köyden dönerken, emekli olup o köyde ikamet etmekte olan ilkokul öğretmenin ile yol kenarında karşılaştık. Çay davetini kırmadım ve evine çıktık. Hoş beşten sonra neden geldiğim sordu. Ben de falan kişi için geldim dedim. Durumunu sordu, iyi olmadığını, hastanın 1-2 hafta içinde kaybedilebileceğini ancak daha önce Salbaş’a varmaz ölür dediğim hastanın dört yıl yaşadığını ve Allah’tan ümidin kesilmeyeceğini söyleyerek yukardaki hikayeyi anlattım.
Bir hafta sonra bir Cuma günü muayenehane kapım çalındı, buyurun dediğimde ilkokul hocam kapıdan kafasını uzatarak;
-Müjde doktor, bu kez tutturdun, hasta 6. günde vefat etti’ demişti.
Hastayı kaybetmenin hüznü, bu kez tahminimin tutmasının sevincine karıştı. O gün bugündür net rakam vermiyorum artık. Allahtan ümit kesilmez çünkü.!!!

2,384 total views, 1 views today

“Müjde Doktor !!!” üzerine 3 yorum.

  1. Merhaba! Maşaallah iyi ve formunda görünüyorsunuz, hem sağlıkta, hem de meslekte devamına,İnşaallah!…KISACA ÖZGEÇMİŞİNİZE GÖZ ATINCA, Emelcik ,Babaannem Yurdu, ve R.Mehmet Ünaldı(Kör Mehmet), Dedem Yeğeni,…bir de sevgili Büyüğümüz Nasuh Ünaldı var…Yağ İşletmeciliği ile uğraşan Nasuh Ünaldı var, ama,Yakınlık Derecesini pek bilemiyorum…Özür dileyerek;Siz bu komunlandırmanın neresindesiniz?Tekrar Selamlar!…

MAHMUT NACİ için bir cevap yazın Cevabı iptal et