Salbaş büyüyor ama birşeyler eksiliyor

Bayramda Salbaş’ı izlenimledim. Toroslar’ın eteğinde, Çukurova’nın serin esintisine açık bu güzel beldeye… Yıllar önce anı bıraktığım toprakları tekrar gözümün önüne getirmek, insanın yüreğinde hem huzur hem hüzün bırakıyor.

Salbaş’ın her zamanki gibi canlıydı ana yolu; araçlar peş peşe, insanlar bayram telaşında. Ama dikkatimi çeken başka bir şeydi: Yeni iş yerleri, yeni evler, yeni yüzler… Kimi Adana’dan, kimi çevre illerden göç etmiş, artık bu toprağın sakini olmuş. Salbaş büyüyordu.

Ama bir şey eksikti.
O eski Salbaş, sokaklarında çocuk kahkahası eksik olmayan, akşam olunca kahvehanelerinden çay kaşığı sesi gelen, insanların birbiriyle göz göze, diz dize yaşadığı o Salbaş… yoktu artık.

Eskiler, “eskiden…” diye başlayan cümleleri sık kurar bu beldede. Ama şimdi ben de fark ediyorum: Belki 10 yıl önce yaşadığım çocukluk anıları bile bugünkünden çok daha sıcak, çok daha samimiydi. Eskiden bayram demek, ziyaret demekti. Şimdiyse mesaj, görüntülü konuşma. Komşuluk, yerini apartman sessizliğine bırakmış.

Köy kahvehaneleri bir bir kapanmış. Oysa ne güzel günlerdi… Diziler birlikte izlenir, maçlar beraber yaşanırdı. Herkesin ortak bir gündemi, ortak bir tebessümü olurdu. Bugün artık herkes yalnız izliyor. Herkes kendi ekranında, kendi dünyasında.

Peki bu yerin adı?
Salbaş…

İşte o bile geçmişin bir izini taşıyor.
Salbaş adı, Seyhan Nehri üzerinden sal denilen araçlarla tomruk taşınan dönemlerden geliyor. Bu işin ustaları, salcılar olarak anılırmış. Salcıların yoğun yaşadığı bu bölgeye zamanla “Salcıların başı”, yani Salbaş denmiş. Bir mesleğin, bir ustalığın ve emeğin adı bu beldeye isim olmuş. Salcılar gitmiş ama isim kalmış. Şimdi o salcılar gibi biz de anılarımızı taşımaya çalışıyoruz bu topraklarda.

Bugün Salbaş büyüyor. Nüfus her geçen gün artıyor. Yeni evler, yeni projeler… Hatta yakın gelecekte yürürlüğe girmesi beklenen belediye kanununa göre nüfusu 5 bini aşan yerler yeniden belde statüsü kazanabilecek. Salbaş, bu yolda ilerliyor gibi görünüyor. Gelişim güzel, ama bir şartla: Ruhunu kaybetmeden.

Ve bu gelişime ayak uydurmak için artık bir şey yapılmalı. Özellikle Salbaş’ın o meşhur ana yolu, bu yoğunluğu kaldıramıyor. Bayramda bile adım adım ilerleyen araçlar, gelecekteki kalabalığın habercisi. O yol ya genişletilmeli ya da yeni ulaşım projesi hayata geçirilmeli. Yoksa bu güzellik, trafiğin ve karmaşanın gölgesinde kalacak.

Salbaş, köklü bir geçmişe, taşıdığı bir isme ve yavaş yavaş değişen bir kimliğe sahip.
Umarım değişim olurken, geçmiş unutulmaz!

434 total views, 77 views today

Bir cevap yazın