Geldiğimiz Nokta!..

Son yüzyılda geldiğimiz noktada küreselleşme yerel alışkanlıklarımızdan vazgeçip veya değiştirip, uluslararası yeni alışkanlıklar ve adaptasyonlar kazandırıyor. Buna karşın yerelleşme politikalar, merkezden yönetim politika anlayışlarının insana daha yakın hale gelmesini ve kısa zamanda ulaşılabilmesini amaçlıyor.
Ülkemizde malumunuz yönetim şeklimiz merkezden ve yerinden olmak üzere iki çeşittir.
Merkezi yönetimde idare kamu hizmetlerini ve kaynaklarını merkezde tekelde tutuyor.
Yerinden yönetimde ise, yerel halkın ihtiyaç ve ortak gereksinimlerinin halk tarafından doğrudan seçilen yöneticilerle ve büyük oranda yerel kaynaklarla karşılanmasını amaçlıyor.
Her ne kadar amaç bu olsa da yerel yönetimler tüm ihtiyaçlarını ve gereksinimlerini kendi yerel kaynaklarıyla karşılayamayacağı için merkezi yönetimden de destek alıyor.
İncelendiği zaman yerel yönetimlerin kendilerine ait yönetim şemalarının olması ve merkezi idareden bağımsız tüzel kişiliklerinin olması en genel özelliği olarak karşımıza çıkıyor.
Bu özellikleri sayesinde –sözümona denetim olsa da- kendilerine özgü yönetim yapılanması ile bütçelerini kullanıp, borç ve alacak sahibi olabiliyorlar.
Özellikleri bakımında yerel halkın kontrolünde doğrudan insiyatifle oluşturulan yerel irade, yerel halkının iistek ve taleplerine cevap vermek, hedeflerine ulaşmak için –yöneticinin insiyatifinde kalmak koşuluyla- siyasal yönetsel ve toplumsal nitelikler taşımaktadır.
Bu noktadan baktığımız zaman yerel yönetimler salt hizmet ve imkan sunma kuruluşları değil, yerelden genele demokrasinin güçlenmesi noktasında kilit kurumlar olduğu anlaşılmalıdır.
Yerel yönetimlerde arzulanan demokrasi veya demokratik katılım sadece seçim günü yaşanan doğrudan oy verme işlemi veya sonrasında meclislerde yaşanan göstermelik parmak kaldırma işlemi değildir.
Seçim günü başlayan ve yönetimin her aşamasında kesintiye uğramadan yerel halkla yaratılacak demokratik zemindir esas olan.
Bunu, hesap verilebilirlik, şeffaflık, iletişim ve bilgi sahibi olmak gibi demokratikleşmeyi güçlendirecek kavramlar izlemelidir.
Ancak, yerel yönetimlerin konumu, demokratik katılım düzeyi yerel yönetimlerden beklenen düzeyin çok altındadır.
Maalesef, geldiğimiz noktada yerel yönetimler demokratik yaşama daha fazla katkı koymak yerine tartışılan, halktan uzaklaşan ve sorunları çözmek yerine kronikleşen sorunlar yaratan kurumlar haline gelebilmektedir.
Bu tür halktan uzaklaş(tır)ma fırsatçı yöneticilere kısa yoldan zenginleşme kapılarını da açmaktadır.
Yerel yönetimlerin amaçlanan gayesi yerine bu tip sorunlarla anılan kurumlar haline gelmesinin bir çok nedeni olsa da;
Üzerimizde yaratılan ve düşünce evrenimizi baskılayan depolitizasyonla birlikte, birlikte demokrasi mücadelesinin oluşmaması, demokrasinin bir gelenek olduğunun unutturulması, yurttaşlık bilincinin gelişmemesine bağlı olarak yaşanılan çevreye olan yabancılaşma, kent yaşamına adapte olmak yerine toplumsal sorunlarla uğraşarak arabesk bir yaşam kültürünün oluşması, bu kültürün farkında olunmayan sosyal sorunları daha da derinleştirmesi, yöneticilerin bireysel çıkarlarının öncelikli olması, toplumun analitik düşünme yetisinin dezonformasyona uğratılması, yakın tarihle olan bağının kopması ve dil, din, etnik veya siyasal kamplaşmaların günden güne derinleşmesi gibi çoğu sosyolojik sorunlar etken olmuştur.
Buna benzer bir çok olumsuzluklar neticesinde de bugünkü yerelleşmeye çalışan yönetim anlayışımız çağın toplumunun isteklerini karşılayacak şeffaf, etkili, verimli, demokratik ve sosyal yönetim şekline sahip değildir.
Bunun yanında da yerel yönetim ile merkezi otorite arasında kurulan diyaloglar ve yönetim paylaşımı bilimsel verilere dayanmayan bir yapıdadır.
Yerel yönetimlerin yapısında maalesef durumumuz budur.
Bu durum ise hemen her yerel yönetim yapısında görülen benzer sorunları ve hataları peşinden getirmektedir.
Önümüzdeki yazılarımızda bu hataları ve sonuçlarını anlatmaya çalışacağım..
Sevgiyle kalın..

1,311 total views, 1 views today

Bir cevap yazın