Boksör misen?

Son yıllarda iyice arttı sağlıkta şiddet. Söyleyecek çok şeyim var da işimi ve ailemi çok sevdiğimden şimdi derin konulara giremeyeceğim korkudan. Ama başımdan geçen bir olayı da nakletmeden duramayacağım.

Başhekim olarak görev yaptığım doksanlı yılların sonunda, acil doktorumuz ve hemşiresi, görevli hizmetli personel ile birlikte görevin başında. O gün bir hemşire arkadaşımızın da hastaneye yakın bir yerde bulunan lojmanında sünnet düğünü vardı. Nöbetçiler dışında tüm sağlık çalışanları mesai arkadaşlarının daveti ile sünnet eğlencesindelerdi. 112 çağrı servisi o yıllarda henüz faaliyette değildi ve acil çağrılar hastane telefonuna yapılır, ambulans istemi bu şekilde gerçekleşirdi. Gece mısır tarlasını domuzlar talan etmesin diye tüfekle bekleyen hemşerilerimizden biri kare şeklindeki tarlanın etrafından dolanarak gezici nöbetini yapmak ister. Diğer arkadaşını da uyarır. Ben şu güzergahtan dolanacağım, dikkatli ol der. Devriye sırasında ne yandan geleceğini bilen silahsız nöbet arkadaşı, elinde silahla devriye görevi yapan arkadaşının geliş yönüne konuşlanır. Dizlerinin ve ellerinin üzerine eğilerek aynı bir hayvan gibi yere yakın mevzii alır. Arkadaşının yaklaştığını hissedince gecenin karanlığında garip sesler çıkarmaya başlar. Bunun üzerine elinde silah bulunan arkadaşı da silahını doğrultup tam seçemediği karanlığın üzerine ateş eder. Omuzlarından ve kafasından saçma yarası alan arkadaşı yandım diye olduğu yere yığılır. Kendisine şaka yapmak isteyen arkadaşını vuran nöbetçimiz yanlış yaptığını anlar ama iş işten de geçmiştir. Hemen bir araç bulunur, telefon ile hastaneye haber edilir ve ateşli silah yaralanması olan kişi getiriliyor, hazırlıklı olun denir.

Nöbetçi hekim de hizmetliye talimat verir: Şimdi silahla yaralanmış bir vatandaş gelecek. Koş, herkes hemşire hanımın sünnet eğlencesindedir. Hemşire doktor kim varsa çağır da yardım etsinler der. Hizmetli hemen koşar. Zaten eğlence yeri de hastaneye oldukça yakın. Eski bir pikabın ön kısmında getirilen yaralı acile sağ salim ulaşır. Aradan birkaç dakika geçmeden de sünnet eğlencesindeki o gece görevli olmayan sağlık personeli tam kadro hastaneye ulaşır. Dikkatinizi çekerim, nöbetçi doktor ve hemşire zaten görev alanındalar. Yardıma gelenler acaba yaralıya bir faydamız olur mu diye koşa koşa gelmişlerdir. Yaralıya müdahale edilir, gerekli acil yardımdan sonra ambulans ile daha donanımlı bir hastaneye sevk sağlanır.

Buraya kadar her şey olması gerektiği gibidir. Birkaç ay sonra hastanemize bakanlık tarafından iki müfettiş geldi. Başhekimlik odasında kısa bir tanışmadan sonra bana durumu özetlediler. Arkadaşı tarafından silahla yaralanan hastamız vuran kişiden şikayetçi olmamış! Ancak o gün nöbetçi bulunan herkesin düğünde olduğunu, kendisine müdahale etmek için geç kaldıklarını, kendisi yaralı halde ve kanlar içinde yatarken sonradan görevli oldukları alana geldiklerini ifade ederek herkesten şikayetçi olmuş!

Müfettişlere olayın öyle olmadığını, sonradan gelenlerin aslında nöbette olmayıp yardım için koştuklarını, nöbetçi olanların ise zaten hastaneden hiç ayrılmadıklarını anlattık. Nöbet listeleri sunuldu. Nöbetçi hekim ve hemşire karşılarına oturdu. Sünnet eğlencesinin kayıtları getirtilip incelendi. O gece göbek atanlar (!) arasında nöbetçilerin olmadığı izlenerek kanıtlandı. Gelen müfettişler olayın doğrusunu anlayıp bize teşekkür ederek hastanemizden ayrıldılar.

Olayın soruşturulması elbette gerekiyordu. Ancak sağlık çalışanlarının özverisinin bu şekilde şikayete dönüşmesi ve vuranın değil de kurtaranın şikayete konu olması oldukça garibime gitmişti. Bu günler silahla vurulan yakınlarını kaybeden ve Ankara da ameliyathane kapısına dayanan kalabalığı görünce aklıma geldi işte… Sağlık çalışanlarının kapıda kurdukları barikat içimi sızlattı. Daha nereye kadar dedim içimden üzüntüyle…

Olayı bir de fıkra ile bağlayalım;
Erzurum’da şehirlerarası sefer yapan bir yolcu otobüsünde muavin horlayan yolcuyu insanları rahatsız ettiği gerekçesi ile uyandırır. Ancak adam tekrar uyur ve horlamaya devam eder. Bunun üzerine muavin sinirlenir ve adamla tartışmaya başlar. Tartışma büyüyünce muavin adamı otobüsten indirmeye karar verir. Sinirlenen adam muavini bir güzel döver. Şoför müdahaleye gelince o da dayaktan payını alır. Yedek şoför de gelir, adam onu da dövdükten sonra otobüsten iner, inerken de boksör olduğunu söyler.

Aynı muavin başka bir seferde yolculardan birinin horladığını duyar ve yolcuyu kibar bir şekilde uyandırıp sorar:
-Gardaş, boksör misen?
-Hayır…
-Kareteci misen?
-Hayır…
-Tekvandocu misen?
-Hayır…
-Kung-fucu misen?
Adam şaşırır ve yine hayır der.
Bunun üzerine muavin şaşkınlıkla sorar;
‘’Peki gardaş, neyine güvenip horlisen?’’
Şimdi pandemi dönemi gelmiş, bir yandan maske-mesafe hak getire. Sinirlendik, sağlık çalışanlarını dövdük, hoşaf ettik. Bazısını da öldürdük. Bize ve sevdiklerimize kim bakacak? Siz ‘’Boksör Miseniz’’, neyinize güveniyorsunuz?

1,380 total views, 1 views today

Bir cevap yazın